Keloğlan ve Sihirli Kuyu
Bu Keloğlan masalında, Keloğlan köyünü kuraklıktan kurtarmak için sihirli bir kuyunun bekçisiyle bilmece dolu bir maceraya atılıyor. Cesareti ve zekası sayesinde hem köyünü kurtarıyor hem de halkın sevgisini kazanıyor. Keloğlan Masalları, çocuklara cesaret, zekâ ve iyimserliğin ne kadar önemli olduğunu anlatan, eğlenceli ve öğretici hikayeler sunar.
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, Keloğlan adıyla bilinen, başı kel ama aklı kurnaz bir delikanlı yaşarmış. Annesiyle birlikte küçük bir köyde yaşayan Keloğlan, yoksulluk içinde olmasına rağmen hep neşeli ve iyimsermiş. Bir gün, köyde büyük bir kuraklık baş göstermiş. Ne tarlalar yeşermiş ne de dereler su getirmiş. Keloğlan’ın annesi dertlenip: “Evladım, bu gidişle aç kalacağız, ne yapalım?” diye sorunca, Keloğlan düşünmüş taşınmış ve “Anneciğim, ben dağlara gideyim, belki bir çözüm bulurum,” demiş.
Keloğlan, cebine bir parça ekmek koyup dağlara doğru yola çıkmış. Günlerce yürümüş ama ne bir su kaynağı bulmuş ne de bir çözüm. Tam umudunu kaybetmek üzereyken, ormanın ortasında eski bir kuyuya rastlamış. Kuyuya yaklaşıp su bulma umuduyla içine bakmış. Ama kuyunun dibinde su yerine parlayan bir ışık görmüş. Merakla ipi bağlayıp kendini kuyuya indirmiş.
Kuyuya indiğinde, karşısında yaşlı bir adam belirmiş. Bu adam, kuyunun sihirli bekçisiymiş. “Hoş geldin Keloğlan, buraya gelmen boşuna değil. Bu kuyunun içinde büyük bir sır saklı. Eğer üç bilmeceyi doğru cevaplarsan, hem köyünü hem de aileni kurtaracak suyu bulacaksın,” demiş.
Keloğlan cesurca cevap vermiş: “Bilmeceler gelsin bakalım, ben hazırım!”
Yaşlı adam ilk bilmeceyi sormuş: “Güneş batarken kararan ama sabah aydınlanan nedir?”
Keloğlan düşünmüş, taşınmış ve gülümseyerek: “Gece, tabii ki gece!” demiş. Yaşlı adam başını sallayıp: “Doğru.”
İkinci bilmece gelmiş: “Su içer, ama hiç susuz kalmaz. Nedir bu?”
Keloğlan yine kısa bir süre düşünmüş ve: “Topraktır! Yağmur suyu emer ama hep ihtiyaç duyar,” diye cevap vermiş. Yaşlı adam yine başını sallayıp: “Doğru.”
Son bilmece ise en zoruymuş: “Birçok yüze bakar ama kendi yüzünü göremez. Nedir bu?”
Keloğlan kaşlarını çatmış, biraz düşünmüş. Sonra birden: “Ayna!” diye bağırmış. Yaşlı adam, Keloğlan’ın bilgeliğini ve zekasını görüp gülümsemiş. “Doğru cevap! Artık köyünü kurtarma zamanı geldi,” demiş ve elindeki sihirli bir testiyi Keloğlan’a uzatmış.
“Köyüne döndüğünde bu testiyi kurumuş nehre dök, su geri gelecek ve köyün kurtulacak,” demiş.
Keloğlan teşekkür edip kuyudan çıkmış ve hızla köyüne geri dönmüş. Annesi ve köy halkı merakla onun dönüşünü bekliyormuş. Keloğlan sihirli testiyi nehre döktüğünde, su yeniden akmaya başlamış, tarlalar yeşermiş ve köydeki herkes ona minnet duymuş.
Keloğlan yine zekası ve cesareti sayesinde köyünü kurtarmış. Annesi ona sarılıp: “Ah benim akıllı oğlum, seninle gurur duyuyorum!” demiş. O günden sonra Keloğlan, köyün kahramanı olarak anılmaya başlamış.